İnsan Hakları

İnsan Hakları Kitapları

İnsan hakları, tüm insanların temel hak ve özgürlerinin evrensel bir zeminde değerlendirilmesi ve korunması şeklinde tanımlanabilir. Dünyada bir arada yaşayan ve yaşamak zorunda olan milyarlarca insanın, dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun; dini, dili, cinsiyeti ve ırkı fark etmeksizin, aynı haklar ile korunması ve tüm bu insanların sosyal açıdan eşit kabul edilmesi oldukça insani ve hukuki bir olgudur. İnsan hakları olgusu, insanlığın gelişimi ile doğru orantılı olarak gelişim göstermektedir. Bunun en doğal sebebi, toplum bilincinin zamanla gelişmesi olarak görülebilir. Sosyal devlet olarak adlandırılan devlet yapılarının son yüzyılda, halklar tarafından beğenilmesi ve desteklenmesi, insan haklarının hem ulusal hem de uluslararası düzeyde varlığının kabul edilmesine büyük oranda olanak sağlamaktadır. İnsan hakları kitapları insan hakları ile ilgili meseleleri, ayrıntılı veya genel bir üslup ile birçok yönden ele alarak okuyucularına aktarmaktadır. İnsan hakları konusunda çeşitli kitapları, kaynakları okumak ve incelemek farklı açılardan bakmak ve değerlendirmek adına çok yararlı bir yöntem olabilir. Üniversitelerin siyaset, hukuk, felsefe, sosyoloji, uluslararası ilişkiler, halkla ilişkiler gibi bölümlerinde öğrenim gören ve akademisyenlik yapan hocalar ve alakalı işlerde mesleklerini icra eden herkesin bu kitaplardan yararlanması faydalı olabilir. İnsanın sosyal bir birey olarak da tüm bu konularla ilgili entelektüel bir birikime sahip olması ve yaşadığı dünyayı, anlaması ve yorumlaması çok değerlidir. Bunun için insan hakları ve bağlantılı olduğu konular ile ilgili kitapları edinmesi ve bu kaynaklardan yararlanması hem kendisi adına hem de sosyal çevresi adına önemli faydalar sağlayabilir.

Demokrasi ve İnsan Hakları

Demokrasi, çoğunluğun fikirlerinin kabul görmesine dayanan bir sistem olsa da sosyal yapısı nedeniyle farklı düşüncelere de saygı duyulmasına zemin hazırlayan bir sistemdir. Bu sebeple insan haklarının gelişimine önemli katkılar sağladığı söylenilebilir. Demokrasi ve insan hakları temelde çatışan düşünceler olarak değerlendirilse de gelinen noktada birbirlerini besledikleri söylenebilir. İnsan hakları, demokrasinin yayılması ve gelişmesi ile daha fazla topluma ulaşmış ve bu toplumları olumlu anlamda etkilemiştir. Bu bakımdan demokrasinin olmadığı yönetimlerde insan hakları, demokrasisi gelişmiş yönetimlere bakıldığında çok geride oldukları görülebilir. Demokrasi ile geç tanışmış ve demokrasinin ilkelerini tam anlamı ile benimseyememiş yönetimlerin elinde olan toplumlarda sancılı bir süreçten geçmektedir. Birey ve toplum açısından bazı sorunların giderilememesi sancılı sürecin uzamasına sebebiyet vermektedir. Bunun yanı sıra çözülemeyen ve ortaya çıkan yeni sorunlar ekonomik olarak da aksaklıklara neden olarak bu atlatılması gereken eşiği büyütüyor diyebiliriz. Birbirini etkileyen unsurlar insanların ve toplumun önünden demokrasi ve onun getirdiği hukuki çözümler ile aşılarak toplumları geliştirmektedir. Bunu başarabilen toplumlar belirli eşikleri atlamış ve birçok unsuru kontrol edebilir duruma gelmiştir. Bireyin kendini ifade edebilmesi gelişimin en küçük ve en değerli anahtarıdır. Birleşmiş Milletlerin bu geri kalmış toplumlar için yaptığı çalışmalar bazı koşullar nedeni ile tam sonuca varılmasına imkân vermemekte. Demokrasi ve insan hakları arasındaki ilişki veya çatışma olarak adlandırılan konuları işleyen birçok kitap yayınlanmıştır. İnsan hakları kitapları çeşitleri incelenen dönem, konuya yaklaşım ve konu ile ilişkili yan faktörleri de ele alındığında, çok geniş bir insan hakları kitapları içerikleri sunabiliyor. Demokrasi ve insan hakları kitabı denilince sadece bir kaynaktan söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu konu ile ilgili birçok kitap sayfamızda okuyuculara sunulmaktadır. İnsan hakları hukuku kitapları demokrasinin hukuki açıdan, insan hakları ile ilişkisi gibi konularda okuyuculara bilgiler sunmaktadır.

İnsan Haklarının Tarihsel Gelişimi

İnsan hakları düşüncesinin başlangıcı Antik Yunan’a kadar dayanmaktadır. “Bireyci ve doğal haklar” düşünceleri bu dönemde Antik Yunan düşünürleri tarafından ortaya koyulmuştur. Bireyci ve doğal haklar kavramlarına baktığımızda, birey yani insan merkezli, odaklı ve doğal yani insanın doğası gereği sahip olduğu, olması gerektiği düşünülen haklar olgusu ortaya çıkmış oluyor. Roma İmparatorluğu Döneminde de bireyci anlayışın önemi artış göstermiş ancak kölelik ve aile yapısı içerisindeki eşitlikçi olmayan düzen sürmüştür. Bu döneme baktığımızda bireyin kişi olarak varlığı ve özgürlüğü adına farkındalık oluşmuş. Fakat bu durum köleler ve alt sınıf olarak görülen insanların bu düşüncenin içerisine sokulamaması ile üst tabaka ile sınırlı kalmıştır. İlerleyen dönemde, Orta Çağ’da ise feodal sistem, din baskısı ve hâkimiyeti, birey hak ve özgürlükleri gibi düşüncelerin söz edilmeyen ve yok sayıldığı bir dönem olarak değerlendirilebilir ki Orta Çağ’a Karanlık Çağ olarak da atıfta bulunulur. Magna Carta ile başlayan İngiliz Hak ve Özgürlük Belgeleri, kişi güvenliği gibi bazı insan hakları maddelerini içeriyordu. Amerikan ve Fransız Bildirileri, ilerleyen dönemlerde sanayileşme ve endüstri alanındaki gelişmeler, I. Ve II. Dünya Savaşları ile şekillenen yönetimler, gelişen ekonomik modeller insan haklarına şekil verdi. Özellikle II. Dünya Savaşı’nda işlenen insanlık suçları insanlarda büyük bir korku ve travma yarattı. Bunun beraberinde Birleşmiş Milletlerin kurulması insan hakları için çok önemli bir gelişmedir. Birleşmiş Milletlerin yayınladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uzanan süreçte insan hakları ile ilgili kazanımlar elde edilmiştir. Bu konu ile ilgili insan hakları ve yurttaşlık kitabı size bu konular özelinde ilginizi çekecek bilgiler aktarabilir. İnsan hakları kitabı içerikleri çeşitli fiyat ve yayınlar ile sizlerin beğenisine sunulmaktadır. Ayrıca, araştırma ve inceleme kitapları için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

İnsan Hakları Hukuku Kitapları

İnsan haklarının, en temelde bireyin güvenliği için sonrasında ise bireyin içerisinde yaşadığı toplumun sağlığı için önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bireyin önce kendini özgür ve güvenli hissetmesi sonra da toplumun bunu hissetmesi ile sağlıklı bir toplum zemini hazırlanmış olur. Aslında toplumların tüm alanlarda gelişebilmesinin temelinde bireycilik düşüncesi yatmaktadır. Eğitimde, ekonomide, bilimde ve diğer alanlarda öncelikli olarak birey için faydanın gözetilmesi ile bu alanlarda gelişimler görülmektedir. Bu bakımdan insanlığın gelişimi adına insan hakları çok önemlidir. İnsan doğumundan itibaren hak ve özgürlüğüne sahip bir şekilde, ailesi içerisinde, okulda ve çevresinde kişisel bir alana sahip olduğunun bilinci ile diğer bireylerin hak ve özgürlüklerine saygı duyarak yaşamayı ve bu sağlıklı birliktelikten kaynaklı, sağlıklı sonuçlara yol açabileceği gelişmelere katkıda bulunabilir. İnsanlar akıllı varlıklar olarak, düşünceleri ve yetenekleri ile var olurlar ve yaşamlarını bu şekilde idame ettirmeye çalışırlar. Bu düşünce ve yeteneklerini kullanabilmeleri ve üretebilmeleri için desteklenmeleri ve teşvik edilmeleri gerekmektedir. Bu bakımdan insan haklarının gelişmediği toplumlarda, insanların düşünce ve yeteneklerini ortaya koyması ve geliştirebilmesine karşı çıkan engeller birey ve toplumları etkilemektedir. Bireyin önündeki engelleri hukuki ve yasal olarak kaldırmak gerekmektedir. Bireyin özgürlüğü açısından baktığımızda hukuk sistemi de çok kritik bir eşik olarak görülebilir. Hukuki açıdan bu konuları değerlendirebilmek ve araştırabilmek için insan hakları hukuku kitapları ve insan hakları ve yurttaşlık kitabı gibi konuları içine alan kaynakları seçebilirsiniz. Bu kaynaklar kişisel gelişiminizin yanı sıra, eğitim ve iş hayatınızda da sizin için faydalı olabilir.